Nurettin Yedigöl anıldı: ‘Bu, tüm gözaltı kayıplarının ortak hikayesidir’
Nisan 1981 yılında sonra 12 Eylül Askeri faşist cuntası tarafından gözaltında işkence ile katledildikten sonra cesedi kaybedilen Nurettin Yedigöl için ailesi ve Dostluk ve Kültür Derneği tarafından, dernek merkezinde bir anma gerçekleştirildi.
Anmaya, akrabası ve Mücadele arkadaşı Kamer Demir, 1970li yıllarda öğrencilik yıllarının mücadelesine tanıklardan Celalettin Can, Nurettin Yedigöl’ün kardeşi Muzaffer Yedigöl ve aile yakınları, gözaltı ve işkence tanıkları Muharrem Karaağıl, Tazebey Çakas, Cumartesi İnsanları, Devrimci 78‘liler, Nurettin Yedigöl’ün mücadele arkadaşları katıldı.
Moderatörlüğünü Mukades Şamiloğlu’nun yaptığı programda, ilk olarak saygı duruşu ve DKDER adına Nurettin Yedigöl adına yapılan bir konuşma ile başladı. Nurettin Yedigöl için Kamer Demir, Muzaffer Yedigöl, Türker Demirci, Celalettin Can bilgiler verirken, Tazebey Çakas ve Muharrem Karaağıl da İstanbul Gayrettepe 1. şubede Nurettin Yedigöl’e yapılan işkencelerle ilgili tanıklıklarını anlattı.
Konuşmalardan sonra, DKDER tarafından hazırlanan Nurettin Yedigöl’ün yaşam öyküsünü, gözaltındaki sürecini tanıklarla, yine hukuki süreçleri avukatlarla anlatıldığı bir belgesel izlendi.
‘Bu, tüm gözaltında kaybedilenlerin ortak hikayesidir’ ARAMAKTAN VAZGEÇMİYORUZ Adını taşıyan belgeselde anlatılanlar ise şöyle:
Nurettin Yedigöl’ün kaybedilme hikayesi aslında gözaltında işkencede, kurşunlanarak, boğularak öldürülen ve bedenleri yok edilen binlerin hikayesidir. Hasan Ocak, Talat Türkoğlu, Hayrettin Eren, Cemil Kırbayır, Rıdvan Karakoç, Fehmi Tosun, Murat Yıldız ve nicelerinin hikayesi.
12 Eylül Cuntası döneminde gözaltında kaybedilenlerden biri de 1970’li yılların sosyalist önderlerinden Nurettin Yedigöl’dür.
Nurettin Yedigöl, 1954 yılında dört kardeşten biri olarak Erzincan’da doğdu. Çocukluğu Erzincan’ın Yaylalar köyünde geçen Yedigöl, lise öğrenimi görmek üzere Erzincan’a gitti. Ve liseyi burada tamamladı.
1974’te İstanbul’a yerleşen Yedigöl, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde okurken 1976-77 yıllarında İstanbul Yüksek Öğrenci Derneği yönetiminde yer aldı. Bu süreç aynı zamanda Nurettin Yedigöl’ün MLSPB saflarında mücadeleye katıldığı bir süreçtir.
Nurettin Yedigöl, 12 Nisan 1981’de Çağlayan’da bir yakınının düğününden çıktıktan sonra arkadaşlarının kaldığı İstanbul Maltepe’de eve gitmek üzere düğünden tek başına ayrıldı. Gittiği evde bir gün öncesinden arkadaşları gözaltına alınmış, polis evde bekliyordu. Burada gözaltına alındı.
Nurettin’in Beşiktaş’da evini paylaştığı arkadaşının bir süredir eve gelmediği bilgisini, kardeşi Muzaffer Yedigöl ile paylaştı. Nurettin’in kardeşi ve yengesi Şayzer Yedigöl bu bilgi üzerine araştırmaya başladılar. O yılların siyasi şubesi olarak bilinen Gayrettepe Emniyet Şube Müdürlüğü’ne gittiler. Nurettin’e iletilmek üzere sigara, para ve iç çamaşırı bıraktılar. Ancak, burada böyle biri yok diye her seferinde geri verdiler.
Baba İsmail Yedigöl, MLSPB davası savcısı Faik Tarımcıoğlu’na başvurdu ancak “Bizde değil.” cevabını aldı. Baba İsmail Yedigöl ve avukatı tüm ilgili resmi kurumlara başvurdu, Kenan Evren’e kadar ulaştı. Her seferinde inkar yolu seçildi.
Aynı günlerde Şubede sorguda olan Ümit Efe, ağır işkencelerin yakın tanığı oldu.
Yine gözaltında olan tanıklardan Nalan Şınnak, ‘ Polislerin Nurettin’i kol ve bacaklarından tutup götürürken gördüm. Cansız vaziyetteydi..’ açıklamasını yaptı.
Şubede sorguda olan Aslan Şener Yıldırım, elbiselerinin sorgu odasında kaldığını ve elbiselerini istediğini, Nurettin Yedigöl’ün çok cüsseli olan elbiselerinin kendisine verildiğini, ‘bunlar benim değil’ demesi üzerine polisin ‘Nurettin’in elbiseleri bunlar. Artık onun elbiseye ihtiyacı yok’ dendiğini açıkladı. Harun Kartal da aynı beyanlarda bulundu.
Aynı dönemde gözaltında olan Tazebey Çakas ve Muharrem Karaağıl da bir çok kez şubede ağır işkenceler yapılırken gördüklerini mahkemelerde dile getirdiler.
Nimet Tanrıkulu, 1.inci şubede sorguda iken ‘senin sonun da Nurettin’in sonu gibi olur’ diyerek tehdit edildiğini, çırılçıplak yatan ve kendinde olmayan birini gösterdiklerini anlattı.
Çok sayıda kişi Nurettin’i siyasi şubede gördüklerine dair tanıklık etti. ‘Şahitiz, Nurettin işkencede öldürüldü.’ diye dilekçe verdiler.
Nurettin Yedigöl için arkadaşları ve ailesi tarafından yapılan başvurulardan hiç bir sonuç alınamadı.
İstanbul 3. Nolu askeri Mahkemesi’nde görülen MLSPB davasının tüm duruşmalarında Nurettin Yedigöl ile ilgili suç duyuruları yapılmasına rağmen mahkeme ve Yargıtay hiçbir işlem yapmadı.
Diğer yandan Nurettin Yedigöl için ailesi ve avukatları tarafından İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na 3 adet başvuru yapıldı. Ancak hepsine kovuşturmaya gerek yok kararı verildi.
Bunlardan 28 Ağustos 2012’de son yapılan suç duyurusuna İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca verilen “kovuşturmaya yer yok” kararının ardından Nurettin’in annesi Zeycan Yedigöl adına Anayasa Mahkemesi’ne başvuruldu.
Anayasa Mahkemesi, 10 Aralık 2015 tarihinde zaman aşımı nedeniyle başvuruyu reddetti.
Böylece, 12 Eylül cuntasının işkenceci ve katil yüzüne hukuki kılıf geçirildi.
Evet, Nurettin Yedigöl, 12 eylül askeri faşist cuntası tarafından işkencede katledildi. Gözgöre göre bedeni kaybedildi. Sorgulayanlar belli olmasına rağmen, yargılanmadı.
Nurettin Yedigöl ve tüm gözaltında kaybedilen devrimcilerin, sosyalistlerin, demokratların akibetlerinin ve hakikatlerinin açıklanması, bulunması, sorumluların yargılanması için verilecek mücadele Devrimci Kurtuluş değerlerini taşıyan biz sosyalistler için olmazsa olmaz görevimizdir. Bu anlamda hukuki mücadelemizi sürdürmek ve kaybedenlerden hesap sormak sorumluluğumuzla, KAYBEDENLER BİR GÜN KAYBEDECEK diyerek Anılarına Saygıyla sesleniyoruz.