Salı, Aralık 23, 2025
Güncel

19 -22 ARALIK KATLİAMINI UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ!

İzmir’de bulunan insan hakları ve hukuk örgütleri, 19-22 Aralık 2000’de yapılan “Hayata Dönüş adı verilen hapishaneler katliamının  yıl dönümü dolayısıyla basın açıklaması düzenledi.

Buca Kırıklar Cezaevi önünde gerçekleştirilen açıklamada “19 Aralık katliamını unutmadık, unutturmayacağız” pankartı taşınırken sık sık “Devrimci tutsaklar onurumuzdur”, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek” ve “Susma haykır tecrite hayır” sloganları atıldı.

Ortak basın metnini Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İzmir Şubesi yöneticisi Firdevs Avşar okudu.

19-22 Aralık 2000 yılında, mahpuslara yönelik tecrit politikalarının bir sonucu olarak hapishanelerde koğuş sisteminden hücre sistemine geçilmesine karar verildiği ve bu kapsamda açılan F tipi hapishanelere karşı devrimci tutsakların tecridin kaldırılması talebi ile açlık grevlerine başladıkarı,çünkü F tipinin tecrit, yalnızlaştırma, F tipi; tutsakların iradesini teslim alma amacı taşıdığı ifade edilen açıklamada,20 ayrı hapishanede, siyasi mahpusların kaldığı bloklara eş zamanlı olarak düzenlenen operasyonlarda 30 devrimci tutsak hayatını kaybetti, yüzlercesi ise yaralandı ve sakat bırakıldığı vurgulanarak, “. Devlet bu operasyona her ne kadar “Hayata Dönüş” operasyonu dese de yıllar sonra mahkemeye yansıyan belgelerde katliamın esas adının “Tufan Operasyonu” olduğu ortaya çıkacaktı.”denildi.

“İÇERİYİ SUSTURMADAN DIŞARIYI SUSTURAMAYIZ!”

Açıklamada, bu saldırının hapishanelere yönelen ilk saldırı olmadığı, Diyarbakır, Metris, Eskişehir tabutlukları, Burdur, Bergama, Ulucanlar ve önceki saldırılar bunlardan sadece bazılarının olduğu, ancak 19-22 Aralık’ın, devlet açısından bir imha ve teslim alma operasyonu özelliği taşıdığı, operasyonlar gerçekleştiğinde iktidarda DSP-MHP-ANAP koalisyonun bulunduğu, Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit “İçeriyi susturmadan dışarıyı susturamayız!” dediği hatırlatıldı.

TOPLUMSAL MUHAFETİN ÖNCÜLERİ SUSTURULMALIYDI

“Hayata Dönüş” operasyonları Devletin en üst düzeyindeki kurumları arasında tam bir mutabakatla gerçekleştirildiği, çünkü o dönem yaşanan ekonomik-siyasal krizin aşılması ve İMF politikalarının hayata geçirilebilmesi için toplumsal muhalefetin öncülerinin sesinin bastırılmasının zorunlu olduğu vurgulanan açıklamada, “Öte yandan AB ve ABD’nin bu süreçteki oluru ve F Tipi hapishaneler projesine AB’nin mali anlamda sponsorluğu da kamuoyunda ciddi tartışma konularıydı.”denildi.

Kanlı operasyonun üzerinden tam 25 yıl geçtiği iktidarların ve ülke gündeminin tamamen değiştiği, ancak o günden bugüne değişmeyen tek şeyin devletin hapishane politikası olduğu, dile getirilerek, “bu temelde katlettiler, hapishanelerde ölüme mahkûm ettiler, sürgün ettiler”denildi.

yazı görseli olabilir

HAFIZLARIMIZ HALA TAZE, UNUTMAYIZ

Açıklamada şu görüşlere yer verildi:

19 Aralık’ta başlayan ve 3 gün süren operasyon, televizyonlardan canlı yayınlanarak milyonlarca insana izletildi. 8 binden fazla askerin katıldığı operasyonda silahların, el bombalarının, gaz bombalarının yanı sıra devlet envanterinde dahi bulunmayan kimyasal silahlar, alev püskürtücüler kullanıldı. Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, bu insanlık dışı katliam için “Cezaevlerinde devlet otoritesini sağlamaya çalışıyoruz.” dedi. 19 Aralık sonrasında F tipi hapishane sistemine geçiş yapıldı ve operasyondan sağ kurtulanlar F tipi hapishanelere gönderildi. Sürgün sonrası F Tipi hapishanelerine yönelik ölüm orucu eylemleri devam etti. 2 yılı aşkın bir süre devam eden ölüm orucu eylemlerinde yüzlerce insan hayatını kaybetti, yüzlercesi yanlış müdahale sonucunda tedavisi mümkün olmayan Wernicke Korsakoff hastalığına yakalandı. Üzerinden 25 yıl geçti. O gün yaşananlar yoldaşları, dostları, mağdurları, avukatları olarak hafızalarımızda hala taze. Unuttuk sanılmasın!”

İNSANLIK SUÇUNDA ZAMAN AŞIMI OLMAZ

Katliamdan sonra açılan soruşturma ve yargılamaların çoğunun, operasyondan sağ kurtulabilen mahpusların sanık yapıldığı davalara dönüştüğünü, çok az sayıda askeri görevli hakkında dava açıldığı ancak açılan davalarında cezasızlık politikalarının somut birer örneği olarak sonuçlandığı vurgulanan açıklamada, “ Operasyonlara ilişkin devam eden tek dava olan Bayrampaşa Hapishanesi dosyası da geçtiğimiz günlerde, 17 Kasım tarihinde yapılan 57. duruşmasında karara çıktı ve zamanaşımı gerekçesiyle dava düşürüldü. Bugün operasyonların 25. yılında halen cezalandırılmış tek bir kişi dahi bulunmamaktadır. Unutulmasın ki insanlığa karşı işlenen suçlar zamanaşımına tabi değildir. Yıllar boyunca sürüncemede bırakılıp zamanaşımı gerekçe gösterilerek cezasızlıkla kapatılan bu dosyalar günü geldiğinde yeniden açılmak üzere hafızalarımızda kalmaya devam edecektir.” görüşüne yer verildi.

Açıklamada, tecrit politikaları bugün hala tüm yoğunluğu ile devam ettiği, mahpuslar başta kitap-yayın hakkı ve sohbet hakkı olmak üzere pek çok haktan mahrum bırakıldığı, buna rağmen yazmaya, çizmeye, üretmeye, dayanışmaya ve mücadeleye devam eden mahpuslar bugün geldiğimiz noktada ise kuyu tipi hapishaneler ile tecrit edilmeye çalışıldığı vurgulandı.

şunu diyen bir yazı 'ADALET CEZANFAZKURUMLARI ThE PONLIGI ASICA CEZA INFAZ KURUMLARI Jandarma L112 পক 19 ARALIK KATLİAMIN ERMEMARS APOAEL เมลเวิม UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ! adalet:in 草.' görseli olabilir

KUYU TİPİ HAPİSHANELER KAPATILMALIDIR

“F tipi hapishanelerle başlatılan tecrit modelinin daha da ağırlaştırılmış hali olan ve tutsakların “kuyu tipi” adını koyduğu bu hapishaneler mevzuattaki adıyla Y, S ve Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz kurumları olup insan sağlığına her açıdan aykırı fiziki koşulları ve ağır izolasyon uygulamaları dolayısıyla hem mahpuslar hem de toplumun tamamı açısından bir tehdit olarak karşımızda durmaktadır” denilerek,  güneşin dahi giremeyeceği şekilde planlanarak inşa edilen bu hapishanelerde hücrelerin havalandırmasının bulunmadığı, uluslararası hukuk kurallarını ve insan haklarını ihlal eden kuyu tipi hapishanelerin kapatılması çağrısı yapıldı.

SORUMLULAR BELLİDİR VE YARGILANMALIDIR

Bugün yapılması gerekenin, 19 Aralık katliam operasyonlarında yaşanılanların aydınlatılması ve hukuki sorumluluğu olan tüm yetkililerin yargı önüne çıkarılması olduğu dile getirilen açıklamada, Adına ‘Hayata Dönüş” adı verilen katliamın faili meçhul veya gizli bir operasyon olmadığı vurgulanarak, “ Kararı alanlar, uygulayanlar ve arkasında duranlar bellidir. Faili devlettir! Hesabını sormak tarihsel sorumluluğumuzdur. Aradan yıllar da geçse yaşanılanların unutturulmaması için çabamız sürecek, katliamda sorumluluğu olan herkesin yargılanması için mücadelemiz devam edecektir.”denildi.