TTB’YE SAHİP ÇIKMA ZAMANIDIR
Görevden alma kararının ardından hekimlere dönük bir mektup yayınlayan TTB MK, “Bu örgütlü kötülükle ancak ve ancak hep birlikte baş edebileceğimizi unutmamalıyız. Şimdi örgütümüze ve hekimlik değerlerimize, özerkliğimize, seçme hakkımıza, amasız-fakatsız-veyasız sahip çıkma zamanıdır” ifadelerini kullandı.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, kayyum atanmasının ardından hekimlere bir mektup yayınladı.
30 Kasım 2023’de görülen davanın, hekimlerin bilimsel-etik özerkliğini ve örgütlenme özgürlüğünü yok sayan, hukuksal zeminden yoksun bir kararla sonuçlandığı ifade edilen mektupta, “Davada, Merkez Konseyi’nin ne dediği, ne yaptığı ve neden yargılandığı söylenmediği gibi hiçbir somut belge de ortaya konulmadı. Yargılanan Merkez Konseyi idi, ancak hiçbir Merkez Konseyi üyesi dinlenmedi. Söylemediklerimiz yargılandı, sözlerimiz dinlenmeden karar verildi” denildi.
Hekimliğin, hastaların iyiliğine adanmışlık, yüksek ahlaki standartlar, belli bir bilgi beceri bütünü ve yüksek derecede bağımsızlıkla karakterize bir iş olduğu ifade edilen mektupta, “‘Giderlerse gitsinler’ diyenlere inat korkmadan hakikati dile getiren TTB’nin yargı ile baskı altına alınmaya çalışılması, tam da mesleğimizin olmazsa olmazı bu bağımsızlığımızı hedeflemiştir” denildi.
Bu kararın yalnızca TTB’yi değil tüm demokratik örgütleri ve demokrasi mücadelesini de hedef aldığı vurgulanan mektupta, hekimlerin Sağlık Bakanlığı’nın atıl kalmasına karşı depremde ilk “hazırız” diyenler oldukları, deprem bölgesine kendi imkanlarıyla aktıkları belirtildi.
Çökmüş sağlık sisteminin Şubat 2023 depremlerinde bir kez daha görüldüğü ifade edilen mektup, şöyle devam etti: “Deprem bölgesinde bir tarafta haftalarca sessiz kalanlar, bir şey yapmayanlar vardı; bir tarafta da dayanışma ve fedakarlıkla çalışan bizler… Yalnızca birbirimizin dayanışmasına sığınabildik. Yapılamaz denilen yerlerde yapılan, dayanıksız denilen hastanelerde çalıştırılmaya zorlanan onlarca hekim arkadaşımızın cenazesini enkazlardan aldık. Halen cenazelerine ulaşamadığımız hekim arkadaşlarımızı arıyoruz. Hekimlik mirasını kendisi için yol gösterici olarak gören TTB, iktidarların hoşuna gitmese de bilimsel ve toplumsal yaklaşımdan asla vazgeçmeyecek, bu tutumları gösteren her bir hekimin yanında olacak, haklarını koruyacaktır. Bize bilimsel, etik ve toplumsal sorumluklar veren hekimliğin, zorluğunun ve onurunun farkındayız.”
İktidarın; pandemide yürütülen yanlış sağlık politikaları nedeniyle fazladan ölümlerin yaşanmadığını söylemelerini, “sağlıkta şiddet olağandır” demelerini istediği belirtilen mektupta, “Kendileri de özel hastaneler zinciri sahibi olan iktidardakilerin bizden istediği, ranta açılan sağlık sisteminin tümden satılmasına sessiz kalmamızdır. Ölümcül boyuta sıçrayan sağlıkta şiddete karşı; ciro baskısı, şirket kurdurma zorlamasıyla özel hastanelerdeki çalışma koşullarına karşı; tıbbın şarlatanlarına karşı; tek hedefi ucuz işgücü olan niteliksiz tıp fakültelerinin açılmasına karşı sessiz kalmayacak, mücadeleden geri durmayacağız. COVID-19 pandemisi, sağlıkta şiddet ve depremle ilgili gerçekleri bilimsel ve şeffaf olarak paylaşmalarını istemeye; çekinmeden açıklamaya devam edeceğiz” denildi.
Toplumun ve hekimlerin önüne çıkan yol ayrımının mesleki özerklik ve iktidarın çıkarlarına teslim olma, bilim ve yobazlık, demokrasi ve despotizm arasında olduğu kaydedilen mektupta, “Onlar için aslolan kimin yargılandığı ve ne söylediği değil; hekimlerin susması, örgütümüzün özerkliğinin elinden alınması, onların ihtiyaç duyduklarını söylemesi, çıkarları için çalışan bir yer olmasıdır” ifadeleri kullanıldı.
TTB’nin hekimlerin ve toplumun verdiği sorumluluğu ancak onların devralacağı mücadele kültürüne sahip çıkacağı vurgulanan mektupta, “Merkez Konseyi olarak örgütümüzün özerkliğini hiçbir muktedire devretmeyeceğiz. Toplumu güçlü kılan, aynı şeyleri söyleten zorbalıklar değil, kimsenin zorba olmasına izin vermeyen ortak değerlerdir. Bu örgütlü kötülükle ancak ve ancak hep birlikte baş edebileceğimizi unutmamalıyız. Şimdi örgütümüze ve hekimlik değerlerimize, özerkliğimize, seçme hakkımıza, amasız-fakatsız-veyasız sahip çıkma zamanıdır. Her türlü hukuk dışılığa, baskıya ve zorbalığa karşı, hiç aralıksız çalışmamızı sağlayan dayanışma, destek ve inancınıza bir kez daha teşekkür ediyoruz” ifadeleri kullanıldı.