“Krizin Faturasını ödemeyeceğiz”
Dostlar, Kardeşler;
İşçiler, emekçiler, emekliler gittikçe ağırlaşan ve yaşamları çekilmez hale getiren sorunlar yumağıyla karşı karşıya bulunuyor. Kapitalist sistemin efendileri milyonlara açlık, yoksulluk, sefalet, kölece çalışma ve yaşam koşulları dayatıyor. Bir avuç para babasının sefil çıkarları için ülkenin geri kalanı koyu bir karanlığa hapsedilmek isteniyor.
Bizler; Emeği azgınca sömürülen işçileriz. Yoksullukla boğuşan emekçileriz. Üç kuruş emekli aylığına mahkûm edilen emeklileriz. Evde, sokakta, işte baskı, taciz, şiddet ve katliamlara maruz kalan kadınlarız. Gelecek hakkı elinden alınmaya çalışılan gençleriz. Doğası, çevresi, yaşam alanları sermayedarların gözü dönmüş kâr hırsı uğruna yağmalananlarız. Bu düzenin sömürü ve baskı üzerine kurulu çarkları dönsün diye en temel demokratik hak ve özgürlükleri gaspedilen, etnik, dinsel, mezhepsel kışkırtmalarla birbirine düşman edilmeye çalışılanlarız. Türkü, Kürdü, Alevisi, Sünnisi ile işçiler, emekçiler, emekliler, kadınlar, gençleriz. Ülkesi bombalanmış, katliamlara uğramış, yerinden yurdunsan sürülmüş, bu ülkede ucuz işçi olarak kullanılan, ırkçı saldırılara maruz kalan göçmenleriz. Emperyalist-kapitalist sistemin gerici çıkarları uğruna savaş ve saldırganlık politikalarıyla kıyıma uğrayan, yok sayılan halklarız. Dünyayı emeğiyle vareden, sırtında taşıyanlarız. Bu düzenin bizlere dayattığı yaşamları kabul etmiyoruz.
Dostlar;
Bugün buraya sömürü düzeninin yarattığı çok yönlü krizlerin faturasını bizlere ödetmeye çalışanlara karşı ses yükseltmek için bir araya geldik. İşçilerin, emekçilerin, emeklilerin mücadelesini bir adım öteye götürebilme hedefiyle buradayız. Krizin faturasını ödemeyeceğimizi haykırmak ve artık yeter demek için buradayız. Düşük ücretlere, hayat pahalılığına, vergi soygununa, işten atmalara, savaş ve saldırganlık politikalarına hayır diyoruz.
Kardeşler;
Ağır bir ekonomik kriz sürecinin içinden geçiyoruz. Fatura bir kez daha işçilerin, emekçilerin, emeklilerin sırtına yıkılmaya çalışılıyor. Krizi fırsata çevirmeye çalışan sermaye düzeni, AKP eliyle çalışma ve yaşam koşullarını ortaçağ karanlığına geri götürmeye, kazanılmış hakları gasp etmeye, toplumu bir bütün olarak yoksulluk ve sefalet içine sürüklemeye çalışıyor. Adına Orta Vadeli Program dedikleri ve şu sıralar parça parça uyguladıkları ekonomik adımlar adı konulmamış bir İMF programı olmasının yanı sıra, servet-sefalet kutuplaşmasını derinleştirmeyi hedefleyen koyu bir emek düşmanı saldırıdır.
Bu düzenin doğası gereği yöneltilen ve ekonomik kriz gerekçesiyle yoğunlaşan saldırılar milyonlarca işçi ve emekçiyi açlık sınırının altında bir yaşam düzeyine getirmiş bulunuyor. Kapitalistlerin açıkladığı kâr rekorlarının diğer yüzünü milyonların en temel insani ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hale gelmesi oluşturuyor. Ülkeyi ucuz işçi cenneti haline getirmeyi hedefleyen düşük ücret dayatmaları, zaten kırıntı düzeyinde kalan sosyal hakların gaspı, esnek, taşeron, güvencesiz çalışmanın yaygınlaşması, işçilerden toplanan paralarla oluşturulan fonların sermayenin yağmasına açılması, bireysel emeklilik adı altında olduğu kadarıyla sosyal güvenlik uygulamalarının özelleştirilmesi çabası, kıdem tazminatı gibi kalan kırıntı düzeyinde hakkın ortadan kaldırılması, eğitim ve sağlık gibi temel insan hakkının ticarileşmesi ve daha nicesi… Ekonomi bakanı Mehmet Şimşek’in OVP diyerek hayata geçirmeye çalıştığı program bu. Yaygınlaşan işten atma saldırıları faturanın bir kalemini oluşturuyor, devasa şirketlerin vergileri sıfırlanırken işçi ve emekçilerin üzerindeki dolaylı-dolaysız vergi yükü ise bir diğer başlık durumunda. Bu ülkede çok kazananlar neredeyse hiç vergi ödemezken, açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşayan milyonlar ücretleri daha ceplerine girmeden kesilen gelir vergisiyle karşı karşıya. Dolaylı vergiler ise aldığımız hemen her tüketim ürününde elimizden alınıp devlet bütçesine aktarılan, oradan da “sermaye teşvikleri” olarak kapitalistlere hibe edilen soygun anlamına geliyor. Durdurulamayan enflasyonu hayat pahalılığı olarak yaşıyor, ekmeğe, gaza, tuza hemen her şeye gelen zamlarla boğuşuyoruz.
Dostlar;
Krizi yaratanlar milyonlarca işçiden, emekçiden, emekliden fedakârlık beklediklerini söylüyorlar. Güya kısa sürede enflasyonu düşüreceklerini iddia ediyorlar. TÜİK’in rakamları üzerinden toplumu avutmaya çalışıyorlar. TÜİK’in rakamları yalan, milyonların açlığı, yoksulluğu, sefaleti ve kölece koşullarda çalışması ise katı gerçek. Tüm bunlar yetmiyor yeni emek düşmanı saldırı yasaları ise meclis gündeminde bekletiliyor. Biz dur demezsek ayaklarımıza takmaya çalıştıkları zincirleri daha da kalınlaştıracaklar.
Kardeşler;
AKP sözcüleri bu yılı emekliler yılı ilan ettiklerini söylüyorlar. Ancak emeklilere dayattıkları açlık sınırının dahi çok altında ücretlerle yaşam mücadelesinden başka bir şey değil. Yıllarca emek harcamış, prim ödemiş milyonlarca emekli 12.500 TL ile geçinmeye çalışıyor. Bir yanda hayat pahalılığıyla baş etmeye, ev kirasını ödemeye, karnını doyurmaya uğraşıyor diğer yanda bu düzenin hakaretlerine, insanlık dışı uygulamalarına maruz kalıyorlar. Haklı ve meşru talepleri görmezden geliniyor, örgütlenme haklarının önüne geçilmek isteniyor. Yıllardır maaş bağlama oranlarında yaptıkları düşüşler yetmiyor ücret artışlarını TÜİK’in yalan rakamları üzerinden gerçekleştirerek sefaleti derinleştiriyorlar.
Dostlar;
Bu düzen öyle bir karanlık yaratmak istiyor ki kadın ve çocuk cinayetleri gündelik hale gelmiş bulunuyor. Kadına yönelik şiddet, baskı, taciz ve tecavüzler sıradanlaştırılmaya, kanıksatılmaya çalışılıyor. Çeteler daha fazla kâr elde etmek için yeni doğan bebekleri dahi öldürebilecek canilikte davranıyorlar. Katledilen çocukların, kadınların cansız bedenleri günlerce bulunamıyor, bulunsa katilin kim olduğuna ulaşılamıyor. Biliyoruz, gerçek sorumlu bu çürümüş kapitalist düzen!
Bizlere nefes aldırmayan, doğamızı şirketlerin kârı için talan eden, orman yangınlarıyla otel alanları açan, rezerv alan adı altında evlere el koyan bir düzen bu.
Depremde on binlerce insanı göçük altında bırakıp hemen ardından yandaş şirketlere ihale dağıtan bir düzen bu.
Her şeyi para, kâr, rant olarak gören, gençlerin eğitim hakkını elinden alan, geleceksizliğe mahkûm eden bir düzen bu.
Krizleri derinleştikçe baskı ve zorbalık politikalarını artıran, söz söylemeyi, tepki göstermeyi yasaklarla boğmaya çalışan, hak arayanın karşısına kolluk gücüyle çıkan, sendikalaşma hakkına sahip çıkan işçilere dönük saldırılara karşı patronları kollayan bir düzen bu.
Temel demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlamaya çalışan, başta Kürt halkı olmak üzere ezilen halkların haklı ve meşru taleplerini inkâr ve imha politikalarıyla yok sayan, seçme-seçilme hakkını hiçe sayarak, gerici çıkarları için hiçbir yasa-kural tanımadan belediyelere kayyum atayarak el koyan bir düzen bu.
Dostlar; bu düzen öyle bir düzen ki, emperyalistlerin çıkarları uğruna yeni savaş ve saldırganlık politikalarını devreye sokan, halklar üzerine bomba olup yağacak emperyalist savaş davulları çalan ve bir bütün olarak tüm canlı türünü yok edebilecek barbarlıkta yıkımı gündeme getirebilecek durumda. Filistin’de, Lübnan’da, Suriye’de, Irak’ta yaşananlar gözlerimizin önünde. Halklar katlediliyor, ülkeler işgal ediliyor, milyonlarca insan evsiz bırakılıyor, göç yollarına zorlanıyor. Ülkelerinden göz etmek zorunda bırakılan milyonlarca insana karşı ırkçılık kışkırtılıyor, faşist baskı artırılıyor. Emperyalistler ve onların işbirlikçisi devletler başta Ortadoğu olmak üzere Dünyanın birçok bölgesini yakıyor, yıkıyor, yağmalıyor ve katlediyor. Her geçen gün daha fazlasını yapabileceklerini göstermek istercesine savaş ve saldırganlık politikalarını yaygınlaştırıyorlar.
Böyle gelmiş ancak böyle gitmez. Baskıya, sömürüye, yoksulluk ve sefalete, dünyamızı bir bütün olarak yıkıma sürükleyen emperyalist savaş politikalarına karşı ayağa kalkmalı, çürümüş kapitalist düzenin karşısına dikilmeliyiz. İşçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen halkların birlikte mücadelesini güçlendirmeli, geleceğin eşit, özgür dünyası için omuz omuza vermeliyiz.
Krizin faturasını ödemeyeceğiz! İşçilere, emekçilere, emeklilere dayatılan insanlık dışı koşullarına karşı birleşmelidir. Düşük ücretlere, hayat pahalılığına, vergi soygununa, işten atmalara ve savaş politikalarına geçit vermemek için örgütlenmelidir. Fabrikalarda, işletmelerde, sokakta, yaşamın olduğu her yerde bu çürümüş düzene karşı omuz omuza vermelidir.
Önümüzdeki haftalarda asgari ücret görüşmeleri başlayacak ve bugünden sefalet düzeyinde zam tartışmalarını gündeme getiriyorlar. Toplumun geniş kesimlerine dayatılan faturayı ağırlaştırmak için çalışıyorlar. Bu emek düşmanı saldırıları püskürtmek için safları sıklaştıralım. Tek ve gerçek kurtuluş için, insanca bir yaşam ve insanca ücretler için örgütlenmek ve mücadele etmek dışında bir seçenek yok. İşçileri, emekçileri, emeklileri, ezilen ve sömürülen halkları sömürü, soygun ve barbarlık düzenine karşı mücadeleyi güçlendirmeye çağırıyoruz. Birlikte direnecek, birlikte kazanacağız.
17 Kasım Bornova Buluşması Bileşenleri
Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, Birleşik Emekliler Sendikası, Devrimci Hareket, Devrimci Kurtuluş Platformu, Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası, Ege İşçi Birliği, Güzeltepe Kadın Dayanışma Derneği, Kılavuz, Menemen Dersimliler Derneği, Partizan, Odak, Sosyalist Meclisler Federasyonu, Toplumsal Özgürlük Partisi, Taşeron Belediye İşçileri Birliği, İzmir İşçi-Emekçi Birliği: Devrimci Turizm İşçileri Sendikası, Dostluk ve Kültür Derneği, İşçi Birlikleri Sendikası, Kaldıraç Hareketi, Köz, Söz ve Eylem.