İzmir’de Gezi ve 1 Mayıs tutuklularına özgürlük çağrısı
İZMİR – Emek ve Demokrasi Güçleri ile devrimci gençlik örgütleri Gezi Direnişi’nin 11’inci yıldönümü dolayısıyla Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde basın açıklamasından önce Gençlik Örgütleri “11’inci yılında selam olsun şanlı Gezi ayaklanmasına. Gezi biziz, yine geleceğiz” pankartıyla Kıbrıs Şehitleri Caddesinde olduğu alana doğru bir yürüyüş gerçekleştirildi. Gençlik örgütleri, yaptıkları anons konuşmalarda, sitemin baskı ve sömürü üzerinde devam ettiğini, bu yüzden emekçilere ve devrimcilere saldırılıp gözaltına alındığını, tutukladığını, bunun en son örneğinin de 1 mayıs’ta Taksim’e çıkmak isteyenlerin tutuklanması olduğunu dile getirdiler. Anonslarda, tutukluların serbest bırakılması çağrısı yapııldı.
Öte yandan, yürüyüşte, Dostluk ve Kültür Derneği(DKDER) tarafından, aynı günde yani 1 Haziran 1971 yılında Maltepe’de Mahir Çayan ile birlikte İstanbul Maltepe’de kuşatma sırasında keskin Nişancı Cihangir Erdeniz tarafından katledilen devrimci önderlerden Hüseyin Cevahir’in posterleri taşındı.
Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde, “Umut bitmez karanlık biter Gezi kalır” pankartı açılırken sık sık “15’inde bir fidan Berkin Elvan”, “Yaşasın Gezi ayaklanmamız” ve “Faşizme karşı omuz omuza”, Zindanlar yıkılsın, tutsaklara özgürlük’,’ gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz’ sloganları atıldı. Basın metnini kitle adına Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) İzmir dönem sözcüsü Nihat Filiz okudu.
‘EN MÜCADELECİ HALK HAREKETİ GEZİ PARKI’NDA BULUŞTU’
Konuşmasında, 11 yıl önce Türkiye tarihinin en demokratik, en katılımcı, en barışçı, en feminist, en adaletli, en ekolojist, en genç, en renkli ve en mücadeleci halk hareketinin Gezi Parkı’nda buluştuğunu vurgulayan Nihat Filiz, Gezi direnişinin darbeyle, terörle ilişkilendirmenin akılla ve hukukla izah edilemeyeceğini ifade etti. Filiz “ Çünkü Gezi’deki toplumsal refleksi sindirmeye çalışmak; Kadın cinayetlerinden, doğa katliamlarına, 1 Mayıs Taksim meydan yasağından, eğitim ve sağlıktaki piyasalaştırma ve yozlaştırma uygulamalarına kadar süren onlarca sorun karşısında tepkisizliği amaçlar” dedi.
‘GEZİ TUTSAKLARI UTANCINDAN VAZGEÇİN’
Gezi davası tutsaklarının haklarında somut bir delil olmadan hukuksuzca cezaevinde tutulduklarını dile getiren Nihat, “Daha önce hakkında iki kez beraat kararı verilen Gezi davasındaki sözde delilleri yeniden kıymetlendiren; intikamcı, hukuk ve akıl dışı bir yargılama ile arkadaşlarımızın özgürlüklerini gasp edenlere, Gezi’yi kriminalize etme çabaları karşısında sessiz kalanlara eğip bükmeden şunu söylemek istiyoruz: “Ağırlaştırılmış müebbet” cezasının ne anlama geldiğini, 7 yılı aşan tutukluluğun mahiyetini ve tüm bunların tek bir manalı delil içermeyen keyfi mahkeme kararlarına dayandığını bildikleri halde suskun kalanların bu hukuksal kumpası kuranlardan bir farkı kalmamaktadır” diye belirtti.
Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater ve Mine Özerden için verilen hapis cezalarından bahseden Filiz, “Arkadaşlarımıza yaşatılan bu uzun tutukluluğun siyasi, hukuki ve insani sorumluluğundan hiç kimse kendini vareste tutamaz. Sadece sizlerin değil, çocuklarınızın da geleceğini bağlayacak bu utanç dolu siyaseti yürütmekten veya buna karşı büründüğünüz sessizlikten vazgeçin ” ifadelerini kullandı.
‘DEMOKRASİDEN SÖZEDİLEBİLİR Mİ?’
Sermayeden ve iktidardan yana olan dünya düzeninde mücadele etmenin haklı ve meşru olduğunu sözlerine ekleyen Nihat Filiz, “Adalet duygusunun yok edildiği bir ülkenin geleceği olur mu? Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı, hatta verdiği kararlar iktidarın işine gelmediği için kapatılmasının en yetkili kanallardan dillendirildiği bir ülkede demokrasiden söz edilebilir mi? 11 yıldır söylediklerimizi bugün de hatırlatıyoruz: Gezi Direnişi’nin gerçekten görülmesi gereken bir davası, unutturmayacağı değerleri ve kayıpları var. Gezi Direnişi’nin Berkin’in, Hasan Ferit’in, Ali İsmail’in, Ahmet’in, Mehmet’in, Abdo Can’ın, Medeni’nin, Ethem’in katillerinden ve azmettiricilerinden sorulacak bir hesabı var” diye konuştu.
Filiz, son olarak Gezi direnişinin Türkiye’nin geleceği olduğunu ifade ederek Gezi’nin eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi için sönmeyecek bir umut olmaya devam edeceğini söyledi.
Gençlik örgütleri adına ise, Yusuf Metin tarafından basın açıklaması okundu.
11 yılında Gezi Ayaklanması burjuva devletin korkusu olmaya devam ettiğini ifade ederek başladığı konuşmasında, coğrafyamızdaki savaşlara dikkat çekti. Metin, konuşmasında, en ufak hak arama girişimine dahi devletler baskı aygıtlarını seferber ettiğini söyledi.
‘GEZİ GEÇMİŞ DEĞİL, GELECEK MÜCADELEMİZİN PARÇASI’
Devletin bilindik politikalarla işçi ve emekçi kitlelere, onların yanında durdukları için devrimcilere karşı terör siyasetine son hızla devam ettiğine dikkat çeken Metin, ‘’Yumuşama’’ siyaseti ve Orta Vadeli Program ile siyasi ve ekonomik olarak kitlelerin kıskaca alındığını, önümüzdeki sürecin onlar açısından sükûnetle emekçiler için yoksulluk ve baskı ile kol kola ilerlemesini istediklerini söyledi.
Metin, devrimcilerin, işçi sınıfının uluslararası mücadele gününde, 1 Mayıs’ta alanlarda oldukları; Filistin halkıyla dayanışmayı büyüttükleri, Kürt halkıyla birlikte oldukları ve İbrahim Kaypakkaya nezdinde devrimci önderleri sahiplendikleri için gözaltı ve tutuklama terörü ile karşı karşıya kaldıklarını, bu çabaların nafile olduğunu vurguladı.
Gezi’nin geçmiş değil, hala sürmekte olan sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya kurma yolunda bir mücadelelerinin bir parçası olduğunu vurgulayan Metin, konuşmasını şöyle tamamladı: “Gezi’de sürdürülen mücadele aynı zamanda bugün tartışılan ‘’yumuşama’’ siyasetine verilebilinecek en esaslı cevaptır. Bu, burjuva kuyrukçuluğuna ve işçi sınıfının üzerindeki sendika bürokrasisine karşı verilebilinecek cevaptır. Taksim Meydanını özgürleştirecek olan da bu bilinçtir.
Açıklama sloganlarla sona erdi.