1 Mayıslar’ı işçi sınıfının uluslararası dayanışması yarattı!
İZMİR İŞÇİ EMEKÇİ BİRLİĞİ’NİN 1 MAYIS BİLDİRİSİ
1 Mayıslar’ı işçi sınıfının uluslararası dayanışması yarattı!
İşçi sınıfının sekiz saatlik iş günü için verdiği uluslararası mücadele 1 Mayıs’ı dünya çapında bir mücadele gününe dönüştürdü. Tarihi neredeyse bir buçuk asıra dayanan bu mücadele günü için ödenen ağır bedeller ise işçi sınıfının sınıfsız, sömürüsüz bir dünyaya duyduğu özlemi ortadan kaldıramadı, aksine perçinledi.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi bu topraklarda da 1 Mayıslar’a anlamını da rengini de 1 Mayıs için dövüşenler verdi. 1977’de, 1989’da, 1996’da işçilerin emekçilerin zincirsiz ve yasaksız bir biçimde meydanları doldurabilmeleri için düşenler ve dövüşenler 1 Mayıs’a kızıl rengini verdiler. O yüzden bugün de 1 Mayıs’ı hakkıyla kutlamanın ve kavgada düşenlerin anılarını layıkıyla yaşatmanın yolu bu uluslararası mücadele gününde işçi sınıfı ve ezilenlerin kızıl bayrağını dalgalandırmaktan geçiyor.
Bu 1 Mayıs’ta işçi sınıfını esaret altında tutan sermaye düzeninin emekçilerin boynundaki zincirleri sıktığı koşulları yaşıyoruz. Eriyen ücretler, artan hayat pahalılığı, evsizlik, işsizlik tüm işçilerin emekçilerin iflahını kesiyor. İşsizlik ve yoksulluk arttıkça işçilere kayıtdışı, güvencesiz, sendikasız çalışma, daha ağır sömürü koşulları dayatılıyor. İşçi cinayetleri rutin hale geliyor. On yılı aşkın süredir bu topraklarda yaşayan, sürekli ayrımcılığa uğrayan milyonlarca göçmen işçinin emeği de yaşamı da yok pahasına talan ediliyor.
Sermaye düzeni hüküm sürdükçe karşı karşıya kalacağımız bu ağır koşullar yetmiyormuş gibi bu 1 Mayıs’a korkunç bir yıkımın gölgesi altında girdik. Bir doğal afetin yoksul emekçiler için korkunç bir felakete dönüştüğü bir depremde yüz binlerce insanımızı kaybettik. Milyonlarca insan evsiz, işsiz, kimsesiz kaldı. Yoksul emekçileri bu koşullara mahkum edenler onları enkazların başında yüzüstü bıraktıkları gibi bizzat onları tehdit olarak görüp pek çok kentte OHAL ilan etmekten de geri durmadılar. Hakim sınıf ve onun iktidardaki temsilcileri bu devletin kuruluşunun yüzüncü yılında emekçilere ölüm, baskı ve sömürüden başka bir şey vadetmediğini yine gösterdi.
Bu zincirin kırılması gerekiyor!
Bu zincirin kırılması için; depremde varını yoğunu yitiren, sadece enkazlarda değil, enkazlardan kurtulduktan sonra dahi hayatta kalma mücadelesi veren emekçileri yalnız bırakmamamız, dayanışmayı sürdürmemiz gerekiyor. Bu zincirin kırılması için önce bir afetin katliama dönüşmesinin sorumlusu olan katillerin yakasına yapışmamız gerekiyor. Bu yıkımın müsebbibi bu sermaye düzeninin sahipleri ve onun hükümetidir. Dayanışmanın ön şartı olarak kaybettiğimiz yüz binlerce insanın katillerinin karşısına dikilmemiz ve bu kez kendilerini unutturmalarına, yakayı sıyırmalarına engel olmamız gerekiyor.
Bu zincirin kırılması için; en zorlu koşullarda dahi bu coğrafyanın her yerinde yeşeren işçi direnişlerinin yalnız kalmaması, büyümesi gerekiyor. Ancak bu direnişlerin büyümesi için sadece kapitalistlere karşı mücadele etmek yetmez. Her mücadeleyi daha baştan boğmak için fırsat kollayan, sermayenin memuru haline gelmiş sendika bürokratlarına karşı da mücadeleyi büyütmek gerekiyor.
Bu zincirin kırılması için; kapitalistlerin karşısında sınıf savaşının bayrağını yükseltmek gerekiyor. Sermaye düzeninin her renkten ve her boydan temsilcilerinin, düzen partilerinin işçilerin karşısına geçip bol keseden seçim vaatleri savurduğu bugünlerde işçileri emekçileri masadan düşen kırıntılara razı etmek isteyen sınıf uzlaşmacılığına karşı da mücadeleyi güçlendirmemiz gerekiyor.
Bu zincirin kırılması için; işgalle, savaşla, operasyonla, zindanla terbiye edilmeye, deli gömleği giydirilmeye çalışılan ancak direnen ve diz çökmeyen Kürt halkının mücadelesine güçlü bir biçimde destek olmamız gerekiyor. Esaret altına alınmış bir ulusun kaderini tayin hakkını savunmamız gerekiyor. Her fırsatta kıyımla katliamla tehdit edilen Aleviler’in sesi olmamız, haklarını sonuna kadar savunmamız gerekiyor. Her gün evde, iş yerinde sömürünün katmerlisine maruz kalıp katledilmesine alışmamız beklenen kadınların isyanına ortak olmamız gerekiyor. Kimliği ve varlığı nedeniyle ayrımcılığa uğrayan LGBTİ+’ların yanıbaşında durmamız gerekiyor.
Bu zincirin kırılması için kendimiz için ne istiyorsak, cinsiyeti, kimliği, ulusu, mezhebi ne olursa olsun tüm emekçiler için de aynısını istememiz gerekiyor. En zorlu işlerde en düşük ücretlerle çalışmasına rağmen en basit haklardan dahi mahrum kalan göçmen işçilerin işçi sınıfının parçası olduğunu gür bir biçimde haykırmamız, kendimiz için istediklerimizi önce onlar için de istememiz gerekiyor.
Biz bu zincirlerin farklı bir renge boyandığı değil, tümüyle kırılıp parçalandığı bir demokrasiye ihtiyaç duyuyoruz! Patronların, sermayedarların, burjuvaların değil işçilerin demokrasisine ihtiyacımız var.
İşçilerin emekçilerin ekmek kadar su kadar ihtiyaç duyduğu demokrasi bu düzenin sınırlarına, kalıplarına sığmaz. Düzenin temsilcileri bize böyle bir demokrasi vadedemez.
- Bizim için demokrasi, sendikal örgütlenmenin önündeki tüm engellerin kalkması, kamu emekçileri de dâhil olmak üzere tüm emekçiler için sınırsız grev hürriyetidir.
- Tüm göçmen işçiler için yurttaşlık hakkıdır.
- İşgal ve ilhak edilen tüm topraklardan çekilinmesidir.
- Zindanlarda tutulan tüm siyasi tutsakların özgürlüğüdür.
- Diyanetinden silahlı bürokrasisine tüm gerici kurumların lağvedilmesidir.
- NATO’dan Astana Platformu’na tüm emperyalistler ve gerici burjuva diktatörlükleriyle yapılmış askeri ve siyasi işbirliği anlaşmaların gizli açık demeden halka açıklanması ve iptalidir.
Böyle bir demokrasi bu düzenin sınırları içinde yeşertilemez. Böyle bir demokrasi sermayenin temsilcilerinden, hakim sınıf partilerinden, düzenin ittifaklarından talep edilemez.
Biz, işçiler ve emekçiler böylesi bir demokrasiyi, işçilerin emekçilerin iktidarını kendi ellerimizle yaratacağız. Bizim; işçilerin emekçilerin bir başka yolu, başka bir kurtuluş umudu yoktur. Kurtuluşu başkasında değil, kendisinde ve kendisi gibi işçi emekçilerde arayanlar, “bizi kurtaracak olan kendi kollarımızdır” diyenler olarak bugün 1 Mayıs’ta, burada yükselttiğimiz sesi her gün yükselteceğiz. Her sokakta, atölyede, fabrikada, iş yerinde bugün yükselttiğimiz sesin yankısının büyümesi için kavga vereceğiz. Örgütlü ve eylemli bir mücadeleyi her yere yaymanın kavgasını vereceğiz. Burada yükselttiğimiz kızıl bayrağı, sınıf savaşının sancağını her gün ve her yerde dalgalandıracağız!
İZMİR İŞÇİ EMEKÇİ BİRLİĞİ
Birleşik İşçi Kurultayı (BİK)
Dostluk ve Kültür Derneği (DKDER)
Kaldıraç
Köz
Söz ve Eylem
2